153. Sahife

    Nüzul SırasıCüzSayfaSure
    39 8153Araf(7)

٣١

يَا بَنى ادَمَ خُذُوا زينَتَكُمْ عِنْدَ كُلِّ مَسْجِدٍ وَكُلُوا وَاشْرَبُوا وَلَا تُسْرِفُوا اِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُسْرِفينَ

(31) ya beni ademe huzu zineteküm inde külli mescidiv ve külu veşrabu ve la tüsrifu innehu la yühibbül müsrifin
ey adem oğulları ziynetlerinizi takınız bütün mescitlerde yiyiniz ve içiniz israf edenlerden olmayın şüphesiz o, sevmez israf edenleri

1. yâ benî âdeme : ey Âdemoğulları
2. huzû : alınız
3. zînete-kum : ziynetleriniz
4. inde : yanında
5. kulli : her
6. mescidin : namaz kılınan yer, mescid
7. kulû : yeyiniz
8. ve işrebû : ve içiniz
9. ve lâ tusrifû : ve israf etmeyin
10. inne-hu : muhakkak ki o
11. lâ yuhıbbu : sevmez
12. el musrifîne : israf edenleri

٣٢

قُلْ مَنْ حَرَّمَ زينَةَ اللّهِ الَّتى اَخْرَجَ لِعِبَادِه وَالطَّيِّبَاتِ مِنَ الرِّزْقِ قُلْ هِىَ لِلَّذينَ امَنُوا فِى الْحَيوةِ الدُّنْيَا خَالِصَةً يَوْمَ الْقِيمَةِ كَذلِكَ نُفَصِّلُ الْايَاتِ لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ

(32) kul men harrame zinetellahilleti ahrace li ibadihi vet tayyibati miner rizk kul hiye lillezine amenu fil hayatid dünya halisatey yevmel kiyameh kezalike nüfassilül ayati li kavmiy ya’lemun
de ki kim haram etmiş Allah’ın ziynetini o çıkardı kulları için helal, hoş rızkını de ki bunlar iman eden kimseler içindir dünya hayatında kıyamet gününde (onlara) mahsustur böylece biz açıklıyoruz ayetleri bilen bir kavme

1. kul : de (ki)
2. men : kim
3. harreme : haram kıldı
4. zînete allâhi elletî : Allah’ın ziyneti ki o
5. ahrece : çıkardı
6. li ibâdi-hî : kulları için
7. ve et tayyibâti : ve temiz, helâl olanlar
8. min er rızkı : rızıktan
9. kul : de (ki)
10. hiye : o
11. li : için
12. ellezîne âmenû : îmân edenler, âmenû olan kimseler
13. fî el hayâti ed dunyâ : dünya hayatında
14. hâlisaten : has, özel
15. yevme el kıyâmeti : kıyâmet günü
16. kezâlike : böylece
17. nufassılu el âyâti : âyetleri ayrı ayrı açıklarız, açıklıyoruz
18. li kavmin : bir kavim için
19. ya’lemûne : biliyorlar

٣٣

قُلْ اِنَّمَا حَرَّمَ رَبِّىَ الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ وَالْاِثْمَ وَالْبَغْىَ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَاَنْ تُشْرِكُوا بِاللّهِ مَالَمْ يُنَزِّلْ بِه سُلْطَانًا وَاَنْ تَقُولُوا عَلَى اللّهِ مَالَا تَعْلَمُونَ

(33) kul innema harrame rabbiyel fevahişe ma zahera minha ve ma betane vel isme vel bağye bi ğayril hakki ve en tüşriku billahi ma lem yünezzil bihi sültanev ve en tekulu alellahi ma la ta’lemun
de ki Rabbim ancak haram kıldı fuhşun açığını ve onun gizlisini ve günah işlemeyi haksız yere haddi aşmayı Allah’a ortak koşmanızı indirmediği halde hakkında hiçbir hüccet Allah’a isnat ederek söylemenizi bilmediğiniz şeyleri

1. kul : de
2. innemâ : sadece
3. harreme : haram kıldı
4. rabbiyel : Rabbim size
5. el fevâhişe : kötülükler, günahlar
6. mâ zahere : açıkta olan şey
7. min-hâ : ondan
8. mâ batane : gizli olan şey
9. ve el isme : ve günah
10. ve el bagye : ve isyan, zulüm
11. bi gayri el hakkı : haksız yere
12. en tuşrikû : ortak koşmanız, şirk koşmanız
13. bi allâhi : Allah’a
14. mâ lem yunezzil : indirmediği şey
15. bi-hî : ona
16. sultânen : bir huccet, bir delil
17. ve en tekûlû : ve söylemeniz
18. alâ allâhi : Allah’a
19. mâ lâ ta’lemûne : bilmediğiniz bir şeyi

٣٤

وَلِكُلِّ اُمَّةٍ اَجَلٌ فَاِذَا جَاءَ اَجَلُهُمْ لَايَسْتَاْخِرُونَ سَاعَةً وَلَا يَسْتَقْدِمُونَ

(34) ve li külli ümmetin ecel fe iza cae ecelühüm la yeste’hirune saatev ve la yestakdimun
her ümmetin bir eceli vardır geldiği zaman onların ecelleri o saat ne tehir edilir ne de öne alınır

1. ve li kulli ummetin : bütün ümmet için vardır
2. ecelun : ecel, süre, müddet, zaman dilimi
3. fe : böylece
4. izâ câe : geldiği zaman
5. ecelu-hum : onların ecelleri (takdir edilen zaman dolunca)
6. lâ yeste’hırûne : geriye bırakılmaz, tehir edilmez
7. sâaten : bir saat
8. ve lâ yestakdimûne : ve öne alınmaz

٣٥

يَا بَنى ادَمَ اِمَّا يَاْتِيَنَّكُمْ رُسُلٌ مِنْكُمْ يَقُصُّونَ عَلَيْكُمْ ايَاتى فَمَنِ اتَّقى وَاَصْلَحَ فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَاهُمْ يَحْزَنُونَ

(35) ya beni ademe imma ye’tiyenneküm rusülüm minküm yekussune aleyküm ayati fe menitteka ve asleha fe la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun
ey adem oğulları muhakkak size geldiğinde içinizden resul anlattıklarında size benim ayetlerimi kim sakınır ve halini düzeltirse onlara korku yoktur onlar olmayacaklardır mahzunda

1. yâ benî âdeme : ey Âdemoğulları
2. immâ : eğer, şâyet
3. ye’tiyenne-kum : size gelirse
4. rusulun : resûller
5. min-kum : sizden
6. yekussûne : hikâye etmek, anlatmak
7. aleykum : sizin üzerinize
8. âyâtî : âyetler
9. fe : o zaman
10. men ittekâ : kim takva sahibi olursa
11. ve asleha : ve (nefsini) ıslâh ederse
12. fe lâ havfun : o zaman korku yoktur
13. aleyhim : onların üzerine, onlara
14. ve lâ hum yahzenûne : ve onlar mahzun olmazlar

٣٦

وَالَّذينَ كَذَّبُوا بِايَاتِنَا وَاسْتَكْبَرُوا عَنْهَا اُولءِكَ اَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فيهَا خَالِدُونَ

(36) vellezine kezzebu bi ayatina vestekberu anha ülaike ashabün nar hüm fiha halidun
o kimseler ki yalanladılar ayetlerimizi onu kibirlerine yediremediler işte onlar cehennem güruhudur onlar orada ebedi kalacaklardır

1. ve ellezîne : ve o kimseler ki
2. kezzebû : yalanladılar
3. bi âyâti-nâ : âyetlerimizi
4. ve estekberû : ve büyüklendiler, kibirlendiler
5. an-hâ : ona (ondan)
6. ulâike : işte onlar
7. ashabu en nâri : ateş ehli
8. hum : onlar
9. fî-hâ : orada
10. hâlidûne : kalıcıdırlar, kalanlardır

٣٧

فَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرى عَلَى اللّهِ كَذِبًا اَوْ كَذَّبَ بِايَاتِه اُولءِكَ يَنَالُهُمْ نَصيبُهُمْ مِنَ الْكِتَابِ حَتّى اِذَا جَاءَتْهُمْ رُسُلُنَا يَتَوَفَّوْنَهُمْ قَالُوا اَيْنَ مَا كُنْتُمْ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّهِ قَالُوا ضَلُّوا عَنَّا وَشَهِدُوا عَلى اَنْفُسِهِمْ اَنَّهُمْ كَانُوا كَافِرينَ

(37) fe men azlemü mimmeniftera alellahi keziben ev kezzebe bi ayatih ülaike yenalühüm nesiybühüm minel kitab hatta iza caet hüm rusülüna yeteveffevnehüm kalu eyne ma küntüm ted’une min dunillah kalu dallu anna ve şehidu ala enfüsihim ennehüm kanu kafirin
en büyük zalim kimdir? o kimse ki iftira eder Allah’a karşı yalan yere yahut o’nun ayetlerini yalanlar işte bunlar erişeceklerdir kitapta (takdir edilen) nasiplerine hatta geldiği zaman onlara elçilerimiz onların ruhlarını almak için nerede derler taptıklarınız Allah’tan başka bizden kayboldular derler şahitlik ederler nefisleri aleyhinde kendilerinin şüphesiz kafir olduklarına (dair)

1. fe : o zaman, böylece
2. men azlemu : kim daha zalim
3. mimmen ifterâ : iftira eden kimseden
4. alâ allâhi : Allah’a
5. keziben : bir yalan, yalanla
6. ev : veya
7. kezzebe : yalanladı
8. bi âyâtihi : onun âyetlerini
9. ulâike : işte onlar
10. yenâlu-hum : onlara erişir, (ulaşır, nail olur)
11. nasîbu-hum : nasipleri, payları
12. min el kitâbi : kitaptan
13. hattâ : sonunda, olunca
14. izâ câet-hum : onlara geldiği zaman
15. rusulu-nâ : resûllerimiz, elçilerimiz
16. yeteveffevne-hum : onların vefat ettirir
17. kâlû : dediler
18. eyne : nerede
19. mâ kuntum ted’ûne : ibadet ettiğiniz şey(ler), dua ettiğiniz şeyler
20. min dûnillâhi : Allah’tan başka
21. kâlû : dediler
22. dallû : saptılar (gittiler)
23. an-nâ : bizden
24. ve şehidû : ve şahit oldular
25. alâ enfusi-him : kendi nefslerine, kendilerine
26. enne-hum : kendilerinin olduğuna
27. kânû kâfirîne : kâfirler oldular