٥٧
اَوْ تَقُولَ لَوْ اَنَّ اللّهَ هَدينى لَكُنْتُ مِنَ الْمُتَّقينَ
(57) ev tekule lev ennellahe hedani leküntü minel müttekiyn
Yahut diyecektir Allah bana hidayet vermiş olsaydı şüphesiz muttakilerden olurdum
1. | ev | : veya, yoksa |
2. | tekûle | : der, söyler |
3. | lev | : şâyet |
4. | enne | : olduğu, muhakkak ki |
5. | allâhe | : Allah |
6. | hedâ-ni | : beni hidayete erdirdi |
7. | le kuntu | : mutlaka ben olurdum |
8. | min | : den |
9. | el muttekîne | : takva sahipleri |
٥٨
اَوْ تَقُولَ حينَ تَرَى الْعَذَابَ لَوْ اَنَّ لى كَرَّةً فَاَكُونَ مِنَ الْمُحْسِنينَ
(58) ev tekule hiyne teral azabe lev enne li kerraten fe ekune minel muhsinin
Yahut azabı gördüğü zaman diyecek benim için tekrar dönmek olsaydı ben güzel işler yapanlardan olsaydım
1. | ev | : veya, yoksa |
2. | tekûle | : der, söyler |
3. | hîne | : an, zaman |
4. | terâ | : görürsün |
5. | el azâbe | : azap |
6. | lev enne | : keşke olsa |
7. | lî | : benim |
8. | kerreten | : bir kere daha |
9. | fe | : böylece, artık, o zaman |
10. | ekûne | : olurum |
11. | min | : den |
12. | el muhsinîne | : muhsinler |
٥٩
بَلى قَدْ جَاءَتْكَ ايَاتى فَكَذَّبْتَ بِهَا وَاسْتَكْبَرْتَ وَكُنْتَ مِنَ الْكَافِرينَ
(59) bela kad caetke ayati fe kezzebte biha vestekberte ve künte minel kafirin
Hayır benim sana ayetim gelmişti sen onu yalanladın büyüklendin ve kâfirlerden oldun
1. | belâ | : hayır, bilâkis, fakat |
2. | kad | : olmuştu |
3. | câet-ke | : sana geldi |
4. | âyâtî | : âyetlerim |
5. | fe | : o zaman |
6. | kezzebte | : sen yalanladın |
7. | bihâ | : onu |
8. | ve | : ve |
9. | istekberte | : kibirlendin, büyüklük tasladın |
10. | ve kunte | : ve sen oldun |
11. | min | : den |
12. | el kâfirîne | : kâfirler |
٦٠
وَيَوْمَ الْقِيمَةِ تَرَى الَّذينَ كَذَبُوا عَلَى اللّهِ وُجُوهُهُمْ مُسْوَدَّةٌ اَلَيْسَ فى جَهَنَّمَ مَثْوًى لِلْمُتَكَبِّرينَ
(60) ve yevmel kiyameti terallezine kezebu alellahi vücuhühüm müsveddeh e leyse fi cehenneme mesvel lil mütekebbirin
Ve kıyamet günü Allah’a yalan isnat edenlerin yüzlerinin simsiyah kesildikleri göreceksin büyüklenenlere cehennemde yer mi yok
1. | ve yevme el kıyâmeti | : ve kıyâmet günü |
2. | terâ | : görürsün |
3. | ellezîne | : onlar |
4. | kezebû | : yalan söylediler |
5. | alâ allâhi | : Allah’a |
6. | vucûhu-hum | : onların yüzleri |
7. | musveddetun | : kararmış olan |
8. | e | : mı |
9. | leyse | : değil |
10. | fî | : de, içinde |
11. | cehenneme | : cehennem |
12. | mesven | : kalınan yer |
13. | li | : için, … e |
14. | el mutekebbirîne | : kibirlenenler |
٦١
وَيُنَجِّى اللّهُ الَّذينَ اتَّقَوْا بِمَفَازَتِهِمْ لَايَمَسُّهُمُ السُّوءُ وَلَاهُمْ يَحْزَنُونَ
(61) ve yüneccillahüllezinettekav bi mefazetihim la yemessühümüs suü ve la hüm yahzenun
Selamete ulaşmak için Allah takva sahiplerini kurtarır onlara bir fenalık dokunmaz ve onlar mahzun da olmazlar
1. | ve yuneccî | : ve kurtarır |
2. | allâhu | : Allah |
3. | ellezîne | : onlar |
4. | ittekav | : takva sahibi oldular |
5. | bi mefâzetihim (bi mâ fâzeti-him) | : onların feyz sahibi olmaları sebebiyle |
6. | lâ yemessu-hum | : onlara dokunmaz |
7. | es sûu | : kötülük |
8. | ve lâ hum yahzenûne | : ve onlar mahzun olmazlar |
٦٢
اَللّهُ خَالِقُ كُلِّ شَىْءٍ وَهُوَ عَلى كُلِّ شَىْءٍ وَكيلٌ
(62) allahü haliku külli şey’iv ve hüve ala külli şey’iv vekil
Allah her şeyi yaratandır ve o her şeyin üzerinde vekildir
1. | allâhu | : Allah |
2. | hâliku | : yaratan |
3. | kulli şey’in | : herşey |
4. | ve huve | : ve o |
5. | alâ kulli şey’in | : herşeye |
6. | vekîlun | : vekil |
٦٣
لَهُ مَقَاليدُ السَّموَاتِ وَالْاَرْضِ وَالَّذينَ كَفَرُوا بِايَاتِ اللّهِ اُولءِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ
(63) lehu mekalidüs semavati vel ard vellezine keferu bi ayatillahi ülaike hümül hasirun
Semalarınn ve arzın anahtarları o’nundur Allah’ın ayetlerini inkar eden kimseler işte onlar kendilerine yazık edenlerdir
1. | lehu | : onun |
2. | mekâlîdu | : anahtarlarlar, hazineler |
3. | es semâvâti | : semalar, gökler |
4. | ve el ardı | : ve arz, yeryüzü, yer |
5. | ve ellezîne | : ve onlar |
6. | keferû | : inkâr ettiler |
7. | bi âyâtillâhi (âyâti allâhi) | : Allah’ın âyetleri |
8. | ulâike | : işte onlar |
9. | hum | : onlar |
10. | el hâsirûne | : hüsranda olanlar |
٦٤
قُلْ اَفَغَيْرَ اللّهِ تَاْمُرُونّى اَعْبُدُ اَيُّهَا الْجَاهِلُونَ
(64) kul e fe ğayrallahi te’mürunni a’büdü eyyühel cahilun
De ki bana Allah’tan başkasına mı ibadet etmemi emrediyorsunuz ey cahiller
1. | kul | : de, söyle |
2. | e | : mı |
3. | fe | : artık, bundan sonra |
4. | gayre | : (bundan) başka |
5. | allâhi | : Allah |
6. | te’murûn-nî | : bana emrediyorsunuz |
7. | a’budu | : ben kul olurum |
8. | eyyuhe | : ey |
9. | el câhilûne | : cahiller |
٦٥
وَلَقَدْ اُوحِىَ اِلَيْكَ وَاِلَى الَّذينَ مِنْ قَبْلِكَ لَءِنْ اَشْرَكْتَ لَيَحْبَطَنَّ عَمَلُكَ وَلَتَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرينَ
(65) ve le kad uhiye ileyke ve ilellezine min kablik lein eşrakte le yahbetanne amelüke ve le tekunenne minel hasirin
Yemin olsun sana da ve senden öncekilere de vahy olundu eğer (Allah’a) ortak koşarsan elbette amelin boşa gider şüphesiz hüsrana gidenlerden olursun
1. | ve lekad | : ve andolsun |
2. | ûhiye | : vahyolundu |
3. | ileyke | : sana |
4. | ve ilâ ellezîne | : ve onlara |
5. | min kabli-ke | : senden önce |
6. | le | : gerçekten |
7. | in eşrekte | : eğer sen şirk koşarsan |
8. | le | : mutlaka |
9. | yahbetanne | : heba olur |
10. | amelu-ke | : senin amel(ler)in |
11. | ve le | : ve mutlaka |
12. | tekûnenne | : sen mutlaka olursun |
13. | min el hâsirîne | : hüsrana düşenlerden |
٦٦
بَلِ اللّهَ فَاعْبُدْ وَكُنْ مِنَ الشَّاكِرينَ
(66) belillahe fa’büd ve küm mineş şakirin
Bilakis sen artık Allah’a kulluk et ve şükredenlerden ol
1. | bel | : bilâkis, öyleyse |
2. | allâhe | : Allah |
3. | fa’bud (fe u’bud) | : artık kul ol |
4. | ve kun | : ve ol |
5. | min | : den |
6. | eş şâkirîne | : şükredenler |
٦٧
وَمَا قَدَرُوا اللّهَ حَقَّ قَدْرِه وَالْاَرْضُ جَميعًا قَبْضَتُهُ يَوْمَ الْقِيمَةِ وَالسَّموَاتُ مَطْوِيَّاتٌ بِيَمينِه سُبْحَانَهُ وَتَعَالى عَمَّا يُشْرِكُونَ
(67) ve ma kaderullahe hakka kadrihi vel erdu cemian kabdatühu yevmel kiyameti ves semavatü matviyyatüm bi yeminih subhanehu ve teala amma yüşrikun
Allah’a gereği gibi hakkı ile takdir edemediler kıyamet günü yer tamamen onun emrindedir gökler de O’nun kudret eli ile dürülmüştür (Allah) onların koştukları şirkten Münezzehtir, Yücedir
1. | ve mâ kaderû | : ve takdir edemediler |
2. | allâhe | : Allah |
3. | hakka | : hak oldu, hakkıyla |
4. | kadri-hi | : onun kadri |
5. | ve el ardu | : ve arz, yeryüzü, yer |
6. | cemîan | : hepsi, bütün, tamamı |
7. | kabdatu-hu | : onun kabzında, avucunda |
8. | yevme el kıyâmeti | : kıyâmet günü |
9. | ve es semâvâtu | : ve semalar |
10. | matviyyâtun | : dürülmüş olarak |
11. | bi yemîni-hi | : onun eliyle, kudretiyle |
12. | subhâne-hu | : o sübhandır (herşeyden münezzehtir) |
13. | ve teâlâ | : ve yücedir |
14. | ammâ (an mâ) | : şeylerden |
15. | yuşrikûne | : şirk koşuyolar |