475. Sahife

    Nüzul SırasıCüzSayfaSure
    60 24475Mümin(40)

٧٨

وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا رُسُلًا مِنْ قَبْلِكَ مِنْهُمْ مَنْ قَصَصْنَا عَلَيْكَ وَمِنْهُمْ مَنْ لَمْ نَقْصُصْ عَلَيْكَ وَمَا كَانَ لِرَسُولٍ اَنْ يَاْتِىَ بِايَةٍ اِلَّا بِاِذْنِ اللّهِ فَاِذَا جَاءَ اَمْرُ اللّهِ قُضِىَ بِالْحَقِّ وَخَسِرَ هُنَالِكَ الْمُبْطِلُونَ

(78) ve le kad erselna rusülem min kablike minhüm men kasasna aleyke ve minhüm mel lem naksus aleyk ve ma kane li rasulin ey ye’tiye bi ayetin illa bi iznillah fe iza cae emrallahi kudiye bil hakki ve hasira hünalikel mübtilun
Yemin olsun gönderdik senden önce de resuller onlardan bir kısmının kıssasını sana haber verdik onlardan kimini de sana anlatmadık hiçbir resul ayet getiremez Allah’ın izni olmadıkça Allah’ın emri geldiği zaman hak yerine getirilir işte burada hüsrana uğrar bozguncular

1. ve lekad : ve andolsun
2. erselnâ : biz gönderdik
3. rusulen : resûller
4. min kabli-ke : senden önce
5. min-hum : onlardan
6. men : kim, kimse
7. kasasnâ : (kıssa ettik) anlattık
8. aleyke : sana
9. ve min-hum : ve onlardan
10. men : kim, kimse
11. lem naksus : (kıssa etmedik) anlatmadık
12. aleyke : sana
13. ve mâ kâne : ve değildir
14. li : için
15. resûlin : bir resûl
16. en ye’tiye : getirmesi
17. bi âyetin : bir âyeti
18. illâ : olmadan
19. bi izni allâhi : Allah’ın izni ile
20. fe izâ : olduğunda, o zaman
21. câe : geldi
22. emru allâhi : Allah’ın emri
23. kudıye : hükmedilir
24. bi el hakkı : hak ile
25. ve hasire : ve hüsrana uğradı
26. hunâli-ke : orada
27. el mubtılûne : bâtılı isteyenler

٧٩

اَللّهُ الَّذى جَعَلَ لَكُمُ الْاَنْعَامَ لِتَرْكَبُوا مِنْهَا وَمِنْهَا تَاْكُلُونَ

(79) allahüllezi ceale lekümül en’ame li terkebu minha ve minha te’külun
(O) Allah ki sizin için hayvanları yarattı onlardan bir kısmına binersiniz onlardan bir kısmını da yersiniz

1. allâhu : Allah
2. ellezî : ki o
3. ceale : kıldı, yaptı, yarattı
4. lekum(u) : sizin için
5. el en’âme : (dört ayaklı) hayvan
6. li : için
7. terkebû : binersiniz
8. min-hâ : ondan, ona
9. ve : ve
10. min-hâ : ondan
11. te’kulûne : yersiniz

٨٠

وَلَكُمْ فيهَا مَنَافِعُ وَلِتَبْلُغُوا عَلَيْهَا حَاجَةً فى صُدُورِكُمْ وَعَلَيْهَا وَعَلَى الْفُلْكِ تُحْمَلُونَ

(80) ve leküm fiha menafiu ve li teblüğu aleyha haceten fi suduriküm ve aleyha ve alel fülki tuhmelun
Sizin için onlarda faydalar var ulaşım için onlara (binersiniz) göğüslerinizde ki bir amaca (ulaşmak için) onların üzerinde ve gemilerin üzerinde taşınırsınız

1. ve lekum : ve sizin için
2. fî-hâ : onda vardır
3. menâfiu : faydalar, yararlar
4. ve li : ve için
5. teblugû : ulaşırsınız
6. aleyhâ : onun üstünde
7. hâceten : hacet, ihtiyaç, arzu, istek
8. : içinde, de
9. sudûri-kum : sineleriniz, göğüsleriniz
10. ve aleyhâ : ve onların üstünde
11. ve alâ : ve üzerinde
12. el fulki : gemiler
13. tuhmelûne : taşınırsınız

٨١

وَيُريكُمْ ايَاتِه فَاَىَّ ايَاتِ اللّهِ تُنْكِرُونَ

(81) ve yüriküm ayatihi fe eyye ayatillahi tünkirun
Size o ayetlerini gösteriyor artık Allah’ın hangi ayetini inkar edersiniz

1. ve : ve
2. yurî-kum : size gösteriyor
3. âyâti-hi : onun âyetleri
4. fe : artık, hâlâ
5. eyye : hangi, hangisi
6. âyâti allâhi : Allah’ın âyetleri
7. tunkirûne : siz inkâr ediyorsunuz

٨٢

اَفَلَمْ يَسيرُوا فِى الْاَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذينَ مِنْ قَبْلِهِمْ كَانُوا اَكْثَرَ مِنْهُمْ وَاَشَدَّ قُوَّةً وَاثَارًا فِى الْاَرْضِ فَمَا اَغْنى عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَكْسِبُونَ

(82) e fe lem yesiru fil erdi fe yenzuru keyfe kane akibetül lezine min kablihim kanu eksera minhüm ve eşedde kuvvetev ve asaran fil erdi fe ma ağna anhüm ma kanu yeksibun
Yeryüzünü gezip bir bakmadılar mı? nasıl olmuş akıbeti onlardan öncekilerin kendilerinden öncekiler sayıca daha çok(lardı), kuvvetçe daha şedittiler yeryüzünde ki eserlerce de daha üstün idiler kendilerini kurtaramadı öyle iken kazandıkları şeyler

1. e : mi
2. fe : öyleyse
3. lem yesîrû : dolaşmadılar
4. : de
5. el ardı : yeryüzü
6. fe : böylece, artık
7. yenzurû : baksınlar
8. keyfe : nasıl
9. kâne : idi, oldu
10. âkıbetu : akıbet, son
11. ellezîne : onlar
12. min : den
13. kabli-him : onlardan önce
14. kânû : idiler, oldular
15. eksere : daha çok
16. min-hum : onlardan
17. ve eşedde : ve daha kuvvetli
18. kuvveten : kuvvet
19. ve âsâren : ve eserler
20. fî el ardı : yeryüzünde
21. fe : bundan sonra
22. mâ agnâ : müstağni kılmadı, fayda vermedi
23. an-hum : onlardan
24. : şey
25. kânû : idiler, oldular
26. yeksibûne : kesbediyorlar, kazanıyorlar

٨٣

فَلَمَّا جَاءَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَرِحُوا بِمَا عِنْدَهُمْ مِنَ الْعِلْمِ وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِه يَسْتَهْزِؤُنَ

(83) felemma caethüm rusülühüm bil beyyinati ferihu bima indehüm minel ilmi ve haka biham ma kanu bihi yestehziun
Vaktaki onlara gelince resullerimiz mucizelerle yanlarında ki ilimle sevindiler kendilerini sarıverdi alay ettikleri şey

1. fe : böylece
2. lemmâ : olduğu zaman
3. câet-hum : onlara geldi
4. rusulu-hum : onların resûlleri
5. bi el beyyinâti : apaçık beyyinelerle, belgelerle
6. ferihû : sevinirler, şımarırlar, ferahlarlar
7. bimâ : o şeyle
8. inde-hum : yanlarında
9. min : den
10. el ilmi : ilim
11. ve : ve
12. hâka : kuşattı, sardı
13. bi-him : onları
14. : şey
15. kânû : idiler, oldular
16. bi-hi : onunla
17. yestehziûne : alay, istihza ederler

٨٤

فَلَمَّا رَاَوْا بَاْسَنَا قَالُوا امَنَّا بِاللّهِ وَحْدَهُ وَكَفَرْنَا بِمَا كُنَّا بِه مُشْرِكينَ

(84) felemma raev be’sena kalu amenna billahi vahdehu ve kefarna bima künna bihi müşrikin
Vaktaki azabımızı görünce dediler Allah’ın birliğine iman ettik ve o’na ortak koştuğumuz şeyleri inkar ettik

1. fe : sonra
2. lemmâ : olduğu zaman
3. reev : gördüler
4. be’se-nâ : şiddetli azabımız
5. kâlû : dediler
6. âmennâ : îmân ettik
7. bi allâhi : Allah’a
8. vahde-hu : onun tek oluşu
9. ve kefernâ : ve inkâr ettik
10. bimâ : o şeyi
11. kunnâ : biz idik, olduk
12. bihî : ona
13. muşrikîne : müşrikler, şirk koşanlar, ortak koşanlar

٨٥

فَلَمْ يَكُ يَنْفَعُهُمْ ايمَانُهُمْ لَمَّا رَاَوْا بَاْسَنَا سُنَّتَ اللّهِ الَّتى قَدْ خَلَتْ فى عِبَادِه وَخَسِرَ هُنَالِكَ الْكَافِرُونَ

(85) fe lem yekü yenfeuhüm imanühüm lemma raev be’sena sünnetellahileti kad halet fi ibadih ve hasira hünalikel kafirun
Kendilerine fayda verecek değildir onların imanları azabımızı gördükleri zaman Allah’tan olan emri (budur) kulları hakkında kâfirler böylece hüsrana uğradı

1. fe : böylece, artık
2. lem yeku : olmadı
3. yenfeu-hum : onlara fayda, yarar sağlar
4. îmânu-hum : onların îmânı
5. lemmâ : olduğu zaman
6. reev : gördüler
7. be’se-nâ : şiddetli azabımız
8. sunnete allâhi : Allah’ın sünneti
9. elletî : ki o
10. kad halet : gelip geçti
11. : hakkında
12. ibâdi-hi : onun kulları
13. ve hasire : ve hüsrana uğradı
14. hunâlike : orada
15. el kâfirûne : kâfirler